|
|
 |
Doğubayazıt'ın Konumu
Doğubayazıt ilçesi Anadolu’nun doğusunda 43.5 – 41.5 boylam, 35.5 – 40.0 enlem daireleri arasında, Trabzon-İran transit şose yolu üzerinde eskilerin istasyon dediği Sarıova denilen yerde kurulmuştur.
Doğuda İran, batıda Ağrı, kuzeyde Büyük Ağrı Dağı ve Iğdır, güney yönde ise Tendürek Dağları ile çevrili olan ilçenin asıl kurulduğu alan, günümüz modern Doğubayazıt kentinin 7 km. güneydousunda ve ovadan 78-80 m . daha yukarıda sarp-kayalık bir alan üzerine kurulmuş olan eski
Bayazıt şehriydi. İshak Paşa Sarayı da yine burada bulunan Karaburun adlı tepe üzerinde kurulmuştu. Buna karşın bu bölgenin engebeli arazi yapısı yüzünden alt yapı tesislerinin kurulamaması, sulamadaki zorluklar ile daha soğuk olması ile yerleşme alanının gelişmeye müsait olmaması bu alanın terk edilerek ova düzeyinde yerleşmeyi zorunlu kılmıştır. Bunun yanında kentsel gelişim ve yeni yol ağı ve ulaşım gibi problemlerde, Doğubayazıt'ın bugünkü yerine, sarı ovaya taşınmasını zorunlu kılmıştır
I. Dünya Savaşı'nın başladığı yıllarda şehri işgal eden Rusların 7 km. kuzeybatıdaki "Sarıova" olarak adlandırılan alana istasyon yapmaları ile çevre daha çok istasyon adı ile anılmaya başlanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de bu alandaki yerleşmelerin sayısı artmış, geniş bir iskan alanı oluşmuş ve oluşan bu yeni kent eski Beyazıt'ın yerini almıştır. 1938 yılında tamamen terk edilen eski Bayazıt, bugün eski şehir kalıntıları içerisinde birkaç evin bulunduğu bir terkedilmiş bir şehir görünümündedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında vilayet olan Bayazıt şehri, 1927 yılında sınırdan daha içerde bulunan Ağrı'nın vilayet olmasıyla , bu ile bağlı bir ilçe merkezi durumuna gelmiştir. 1934 yılında da posada meydana gelebilecek karışıklıkları önemek için adının başına Doğu eklenerek Doğubayazıt ismini almıştır.
İlçenin köyleriyle birlikte 1980 yılı nüfusu 73.794 kişi, alanı 2.383 km2, nüfus yoğunluğu ise km2 başına 31 kişidir.
Doğubayazıt ve yakın çevresinde II. binyıl kültürünü izleyen evrede ortaya çıkmış olan Erken Demir Çağ'ında da (M.Ö. 1200) iskan izleri ve yerleşme alanları saptanmıştır. Gumgomuk olarak adandırılan alanda bulunan kertenkele kayalığında arkeolojik kazılar yapılmış ve Erken Demir Çağına tarihlendirilen mezarlar saptanmıştır. Ayrıca yine son yıllarda yapılan çalışmalarla bugünkü Sağlıksuyu köyünün sınırları içerisinde Şorik olarak adlandırılan mevkii de bir kale ile nekropol alanı tespit edilmiştir. Bu çalışmalar esnasında Nuh otel olarak araştırmacılara her türlü lojistik destek sağlanmıştır. Buna ek olarak özellikle 1997 yılından beri bölgeye araştırma için gelen yerli ve yabancı bilim adamlarına konaklama, ulaşım ve rehberlik hizmetleri verilmiştir.
Doğubayazıt Ovası'nda Urartu döneminde de çeşitli imar faaliyetlerine girişildiği anlaşılmaktadır. Özellikle Urartu Döneminde (M.Ö. 9-6 y.y.) bölgenin önemi artmıştır. Çünkü Urartu Devleti'nin Kafkaslar ve Kuzey Batı İran bölgelerine gerçekleştirdiği seferler esnasında Doğubayazıtın önemli bir geçiş yeri ve üs olduğu anlaşılmaktadır. Urartular yine sulamacılık alanında da bölgede çeşitli yapılaşma hareketleri içine girmişlerdir. Yine son yıllarda Nuh Otel olarak bizimde katkılarımızla gerçekleştirilen ve kendisi de bir doğubayazıtlı olan Dr. Erkan Konyar tarafından yürütülen çalışmalarda özellikle balık gölü çevresinde, hama dağları ve Aladağlar ile Tendürek dağlarında birçok Urartu sulama tesisi tespit edilmiştir ki bunlar aynı zamanda Urartu'nun bölgeye verdiği önemi göstermektedir.
Doğubayazıt'ın Urartular tarafından da iskan edildiğini gösteren diğer bir önemli kanıt eski Bayazıt'ta yöresel dille qulle bzeni olarak adlandırılan, kaya mezarıdır, yine bu alanda Urartular Dönemine ait olduğu düşünülen kale ve sur kalıntıları mevcuttur. Bu kale Urtulardan sonra sırasıyla Medler ve Perslerin eline geçmiş daha sonra da Roma ve Bizans Dönemlerinde de iskan görmüştür.
Bizans Döneminde bölgeye Müslüman Arapların akınları başlamıştır. Halife Hz. Osman zamanında Aras Havzasına düzenlenen akınlar esnasında Beyazıt ve çevresi de Müslümanların eline geçmiştir. Bu dönemde Doğubayazıt Müslümanlarla Bizans idaresindeki Bagratiler arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Daha sonra 890-929 yılları arasında Azerbaycan'da hüküm sürmüş olan Ebül-Kasım Yusuf o zamanki adı Dariunk olan Doğubayazıt'ı Bagratilerden almıştır.XI. yüzyılla birlikte Selçukluların bölgeye akınları başlamıştır ve Malazgirt Zaferinden önce Kars'ın fethiyle (1064) sonuçlanan akınlar sırasında Doğubayazıt ve çevresi de Selçukluların eline geçmiştir. XIII. yüzyıllarda Moğol istilalarına maruz kalan kent XIV yüzyılın sonlarına doğru da Celayirliler'in denetimine girer.
Bu noktadaki bilgiler Doğubayazıtın isim kaynağı açısından ilginçtir. Çünkü hemen hemen tüm araştırmacılar Beyazıt isminin Celayirli hükümdarı olan Sultan Ahmet Celayir'in (1382-1410) kardeşi Beyazid'den geldiğinde birleşmektedirler. Beyazıd Celayirlilerden sonra Karakoyunlu Beyi Kara Mehmet'in denetimine geçmiştir ve o dönemde buraya Aydın Kalesi dendiğine dair rivayetler vardır.
1386-1387 yıllarında Doğu Anadolu'ya saldıran Timur bu önemli keleyi de ele geçirir. Bu istiladan sonraki yıllarda Akkoyunluların sınırları içerisine giren bölge XIV yüzyılının ikinci yarısından itibaren Akkoyunlular ile Karakoyunlular arasında sık sık yer değiştirmiştir. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf'un (1389-1410) değerli eşyalarına Bayazıt Kalesi'nde muhafaza etmesi buraya verdiği önemi göstermektedir. Kara Yusuf'un ölümünden sonra kale Timur'un oğlu Şahruh Mirza tarafından kuşatılmış ve ele geçirilmiştir. XV. yüzyılların sonlarına doğru Safeviler'in eline geçen Bayazıt, 1514'te Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Osmanlı hakimiyeti döneminde önce Van eyaletine bağlı bir sancak merkezi olan Beyazıt daha sonra Erzurum eyaletine bağlanmıştır. Bu devrede Osmanlı'nın bir sınır kenti olarak varlığını koruyan Bayazıt sınırdaki konumu gereği önemi artmış ve Osmanlı ile İran arasındaki sınır problemlerinde sürekli adı gündemde kalmıştır. Nitekim 1554 yılında yapılan Nahçıvan seferinde Bayazıt önemli bir üs hizmeti vermiştir.1700-1784 yılları arası belki de Doğubayazıt'ın büyük gelişme gösterdiği ve önem kazandığı bir zaman dilimidir. Bu dönemde Bayazıt sancağını kontrolleri altında tutan Çıldıroğullarından İshak Paşa zamanından başlayarak torunu İshak Paşa zamanına kadar gerçekleştirilen imar hareketleri Bayazıt kentini oldukça geliştirmiş ve genişletmiştir.
Yine bugün şehrin simgesi olan ve Topkapı Sarayından sonra en büyük 2. Osmanlı sarayı olan İshak Paşa Külliyesi bu dönemde yapılmıştır.XIX yüzyıldan itibaren Bayazıt kenti sınır şehri olmasını vermiş olduğu dezavantajları yoğun bir şekilde hissetmeye başlamıştır. Bu dönemde kent doğudan gelen istilalar daima ilk hedef olan yerleşme birimi olmuştur. Örneğin 15 Ekim 1821'de İranlılar bazı sınır olaylarını bahane ederek başta Bayazıt'ı işgal ederek Doğu Anadolu'ya girmişlerdir. Yine XIX yüzyılda bu defa Ruslar peş peşe gerçekleştirdikleri üç istilada Bayazıt ilk işgale uğrayan yerlerin başında gelmiştir. Bu işgallerden birincisi 1828 yılındaki Osmanlı-Rus harbinin başlarında meydana gelmiştir. Bu savaşta nüfusun bir kısmı Revan ve Gümrü'ye sürülmüştür. Bir yıl sonra kent Edirne Antlaşmasıyla geri alınmıştır. 1854-1856 yıllarında bölge yine Rus istila ve yağma seferlerine sahne olur ve şehir büyük bir hasara uğrar, bu sefer sonucunda Bayazıt'ı savunan kuvvetler bugünkü Muradiye Ovasına kadar geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Tarihte Bayazıt bozgunu olarak anılan bu olaylardan sonra 30 Mart 1856 tarihinde imzalanan Paris Antlaşması ile Doğubayazıt yine Osmanlı Devleti'ne geri verilmiştir.
1877-1878 tarihinde olagelen ve Doksan üç Harbi olarak anılan savaşta Rus birlikleri ana amaçları olan Erzurum'u ele geçirmek için, karşılarına çıkan ilk engel olan Bayazıt'ı 30 Nisan 1877 yılında Rus generali Hugossof komutasındaki birlikler ile ele geçirmişlerdir. Savaş sonunda 3 Mart 1878 yılında imzalanan Ayastefanos Antlaşmasının 19. maddesi uyarınca Osmanlı Devleti savaş tazminatı olarak Batum, Kars, Ardahan ve Eleşkirtle birlikte Bayazıtı da Ruslara terketmek zorunda kalmıştır. Ancak 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması ile birlikte şehir tekrar Osmanlı Devleti'ne iade edilmiştir.XIX yüzyılda birçok kere işgale uğramasına rağmen bu dönemde şehri ziyaret eden seyyahlar ve özellikle de Chantre Barry ve Brant Bayazıtın eşsiz manzarası ve değerli mimari eserlerinden övgü ile bahsederler. Şehrin kışları soğuk, yazları serin geçen havası özellikle Revan ve çevresindeki sıtmalı hastaların bu kente şifa bulmak için geldikleri aynı dönemin tarihi kayıtlarında mevcuttur.
XIX yüzyılın başlarında Erzurum Eyaleti'nin bir sancak merkezi olan Beyazıt, Tanzimat'tan sonra eyalet sisteminden vilayet sistemine geçildiğinde de yine Erzurum vilayetine bağlı bir sancak merkezi olarak varlığını sürdürmüştür.
I: Dünya Savaşı'nın başlarında 31 Ekim 1914'te şehir yine bir Rus istilasına sahne olmuştur. Bu hareketle başlayan Osmanlı Rus savaşı sonunda Rus birlikleri çekildikten sonra şehir bir süre Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Rus işgali sırasında Ruslar Bayazıta kadar uzanan bir demiryolu inşa etmişlerdir fakat bu demiryolu daha sonraki dönemlerde sökülmüştür. Şehir 14 nisan 1918 yılında tamamen Türkiye topraklarına dahil edilmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında sancakların, vilayetlere dönüştürülmesiyle, Bayazıt da aynı adlı bir vilayet merkezi olmuştur. 1927 yılında ise Bayazıt'ın sınırdaki konumu dolayısı ile vileyet merkezi Ağrı/Karaköseye nakledilmiştir. Bayazıt ise ilçe merkezi olarak Karaköseye bağlanmıştır. 1927 sayımında 3930 olan kent nüfusu bu değişiklikle 1935'te 1860 kişiye düşmüştür. Bayazıt adı da 1935 yılında Doğubayazıt olarak değiştirilmiştir. Ana yollara göre sapa bir yerde bulunması ve çeşitli altyapı problemleri ve ulaşım gibi nedenlerden dolayı Doğubayazıtın asırlardır bulunduğu yeri terkederek ova düzeyinde yer olan ve İstasyon Mevkii olarak adlandırılan Sarıova Düzlüğü'ne taşınmasını gerektirmiştir. 1938 yılından itibaren Doğubayazıt bu yeni yerinde gelişmeye başlamıştır. Eski Bayazıt ise giderek tenhalaşmış ve terkedilmiştir. Doğubayazıt'ın 1940'ta 5483 olan nufusu hızlı bir şekilde artarak 1960'ta 7047'i, 1970'de 13.373'ü, 1980'de 23.513'ü, 1990 lı yıllarda ise 35.213'ü bulmuştur. Doğubayazıt son yıllara değin İran'dan gelen tarnsit yol üzerinde önemli bir ticaret ve konaklama merkeziydi. Fakat Kars'ı Digor-Tuzluca-Iğdır yolu ile Doğubayazıta bağlayan yolun işlerlik kazanması daha da önemlisi Doğubayazıt'ı Çaldıran-Muradiye üzerinde Van'a bağlanan yeni yolun yapılması bu yolların kavşağında bir konaklama ve ticaret merkezi olası sonucunu doğurmuştur. Son yıllarda seferlerin daha da sıklaştırıldığı Erzurum, Van ve Ağrı Havaalanlarından da kara ulaşımının rahat ve güvenli olduğu Doğubayazıt'a özellikle yaz aylarında, İshak Paşa Sarayını, Ağrı Dağı'nı , Meteor Çukurunu, Nuhun Gemisi kalıntısını görmek için yerli ve yabancı birçok turist grubunun uğrak yeri olmuştur.
BİTKİ ÖRTÜSÜ
Doğubayazıt'ın tabii bitki örtüsü steplerden oluşur. Son yıllarda çam, akasya ve çeşitli ağaçlar da yavaş yavaş dikilmektedir. Yüksek kesimlerdeki yaylalarda geniş otlaklar mevcuttur. Arazinin çıplak yapısı ve gerisinde yükselen ve gün içindeki ışık hareketleri ile birer renk cümbüşüne dönen yüksek dağları arasında eşsiz bir uyum vardır.
İKLİM
Deniz seviyesinden çok yüksekte ve deniz tesirlerinden uzak olması sebebiyle şiddetli bir kara iklimine sahiptir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Yazın ve kışın gece-gündüz sıcaklık farkı fazladır. İlkbahar ve sonbahar mevsimleri ılık ve yağışlı geçer
Kışları uzun, karlı ve soğuktur. Buna karşılık yazları kısa ve kuraktır. Yurdumuzda en düşük sıcaklık (-430-450) ile Ağrı’da ölçülür. Doğubayazıt bunun birkaç derece altında seyreder.
Türkiye’nin karasal iklimi bölümüne giren Doğubayazıt'ta yıllık sıcaklık ortalaması yaklaşık 6.10’dir.
|
|
 |
|
|
|